Haber

CHP’li Öztrak ‘asansör’ örneğiyle seslendi: Şimdi git buradan Erdoğan

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı 11 ilde büyük yıkım ve can kaybına neden olan depremler için eleştirdi. Öztrak, “Yüreği katılaşan Erdoğan, bir an önce acının üzerine beton dökmeye hazırlanıyor. 21 yıldır ülkenin başında, şimdi çıktı ve sıkılmadan ‘Bana bir yıl daha verin’ diyerek kendine acımaya çalışıyor. Testte hata yok. Aynı yönetici 20 yıldır dairenizi yönetiyor. 20 yıldır ‘Asansör bozuk’ diyerek bütün apartmandan para topluyor ama asansörü bir türlü tamir ettiremiyor ve bir gün asansörün halatı kopuyor. İçindekiler ölüyor. Müdür, kaybolanların hesabını vermek yerine, ‘Bana bir yıl daha verin, yemin ederim asansörü tamir ettireceğim’ diyor. Ne cevap vereceksin aziz milletim? Çık oradan. Şimdi defol git Erdoğan” dedi.

Faik Öztrak bugün CHP Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. ANKA’nın haberine göre Öztrak şunları söyledi:

GERÇEK SAYIYI HALA BİLMİYORUZ: “Bugün depremin 19. günü. Şu ana kadar 43 bin 556 vatandaşımızı kaybettik. Ölenlerimizin gerçek sayısını hâlâ bilmiyoruz. Acımız ve kederimiz büyük. Ruhumuz yaralı, yüreğimiz yangın yeri. Yüreğimizdeki bu ateş kolay kolay sönmeyecek.Tekrar Allah’tan rahmet diliyoruz.Yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz.Tüm milletimize başsağlığı diliyoruz.Bu deprem felaketi milletimizin ne kadar büyük bir millet olduğunu bir kez daha göstermiştir. .Halkımızın karakteri asildir.Afeti duyar duymaz enkaza koşan binlerce insan çıplak elleri ve tırnaklarıyla taşları kaldırdı.Gönüllü aslan modül gençlerimize bir kez daha şükran borçluyuz. Bölgede yardım için yarışan sivil toplum kuruluşlarına, devlet kurumlarımızın uyumayı unutan özverili çalışanlarına ve tabii ki güvenlik güçlerimize minnettarız. İstisnasız teşekkürlerimizi sunarız. komşumuzun babasını paylaşma fırsatı her zamanki acımızın dışında. Deprem bizimle birlikte Suriye Arap Cumhuriyeti’ni de vurdu. Dün Cumhurbaşkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a taziye mektubu göndererek Suriye halkının acısını paylaştı. Uzun zamandır bir gerçeği vurguluyoruz.

2020 YILINDA COVİD SALGINI İZLEDİK; SARAY HÜKÜMETİNİN İLK İŞİ MİLLETE IBAN NUMARASI VERMEK OLDU: Türkiye’miz canavarca tek adam yönetimine geçtiğimiz 2018 yılından bu yana iç içe iki büyük kriz yaşıyor. Bir yanda devletteki idari bunalım, diğer yanda ekonomik kriz milletimize ağır bir bedel ödetmiştir. 2018 yılından bu yana yaşanan her üzücü olayda devlet yönetimindeki zafiyet kendini daha da fazla gösteriyor. Milletimizin canına, malına mal oluyor. İktisadi yönetimdeki zaaflar ve hatalar, milletimizin cüzdanını, tenceresini mutfakta boşaltıyor. 2020 yılındaki Covid salgınında gördük; Saray hükümetinin ilk işi millete bir IBAN numarası tahsis etmek oldu ama yönetim milletimize 5 maskeyi bedava dağıtamadı. Binlerce insanımızı kaybettik. Peki ne yaptılar? Ölüm istatistiklerini milletten sakladılar. Düne kadar bu istatistikleri açıklamadılar. Milletimiz sarsıntının acısıyla boğuşurken dün 2020 ve 2021 yıllarında 87 bin 334 vatandaşımızı salgında kaybettiğimizi açıkladılar. Bu Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı ölüm sayısından 5 bin fazla.

DEPREMİN 19. GÜNÜ VE DEPREMDE BAZI YERLERDE HALA ÇADIR, TUVALET, BANYO YOK : Çukurova’da ‘acıyı acıyla yığmak’ diye bir tabir vardır. Salgın döneminde millete IBAN numarası gönderenler, depremin acısıyla salgının acısını üst üste bindirmeye çalıştı. Yine 2021 yazında Batı Karadeniz sular altında kaldı. Onlarca insanımız selde boğuldu. Selden birkaç gün önce Somali’ye 30 milyon dolar bağışta bulunan Erdoğan, selden sonra yine milletimize IBAN gönderdi. Sırtlarına bakarsan hac farz olmuştur, ama yaptıklarına bakarsan zekata ihtiyaçları vardır. 2021 yazında bu kez güneyimizde ormanlarımız yandı. Hemşerilerimiz orman yangınlarına çıplak elleriyle müdahale etti. Ankara’da uçan sarayları olan kibir abidesi yangını söndürmek için uçak uçuramadı ve 6 Şubat’ta yaşadığımız deprem felaketlerinde 11 ilimiz yerle bir oldu. Milletimiz harabeye dönmüştü. 43 bin 556 canımızı kaybettik. Yüzbinlerce vatandaşımız evsiz, evsiz kaldı. Kendi zevkleri için ‘İtibar kurtarılmaz’ diyerek Beştepe, Ahlat, Marmaris ve İstanbul’da saray toplayanların afet anında dağıtılacak çadır stoğu olmadığı anlaşıldı. Bugün depremin 19. günü ve depremde hala bazı yerlerde çadır, tuvalet, banyo yok.

20 YILDIR ÜLKEYİ YÖNETENLER, MİLLETİMİZİ ŞEHİRLERDE İNANÇLA YAŞAMAKTAN AYIRDILAR: Enkaz altından çıkanların cenazesi için kefen bulamayanlar, milletin geçimi için çadır da bulamadı. Daha birkaç hafta önce ‘Türkiye’nin yüzyılı’ diyenler beceriksizlikleri, beceriksizlikleri, beceriksizlikleri ve kibirleri ile ülkemize ‘yüzyılın felaketi’ni yaşattı. Türkiye’yi şantiyeye çevirmekle övünen bu basiretsiz, vasıfsız, kendini beğenmiş insanların elinde koca bir cenaze evine dönüştü Türkiye’miz. Bir devletin prestiji, yöneticilerinin, saraylarının, uçaklarının, binlerce savunmasının, araç konvoylarının zenginliği ile değil, halkına ve insan hayatına verdiği bedelle ölçülür. Çünkü insan yaşarsa devlet de yaşar. 20 yıl ülkeyi yönetenler, milletimizi dini şehirlerde yaşatamadı. İnsanların tüm birikimlerini verip satın aldığı evler vatandaşlarımıza mezar oldu.

“Bir ülkeyi tanımak istiyorsanız, o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.” Bu ülkede on binlerce insanı kimliksiz, kefensiz toprağa verdik. Battaniyelere, yemlere ve çöp poşetlerine sarılmış cansız bedenler yerle buluştu. 20 yıllık bir yönetim son kez milletimizi iyi değerlendirdi. ‘İtibar kurtarılmaz’ diyen, depreme hazırlık yapmayan, yaşadığımız şehirlerin güvenliğini sağlamayan, meskenlerimizi depreme karşı dayanıklı hale getirmeyen bu sorumsuz hükümet yüzünden onbinlerce vatandaşımız. depremzedeler, sahip oldukları imkanları kentsel dönüşüme değil, rant ve gösteriş için harcıyor, oy almak için imar affı çıkarıyor. hayatını kaybetti. Yakın çevredeki iş insanlarını ve müteahhitleri kontrol etmeyip, kayırarak, rant içinde boğarak kendi servetini yaratma stratejisi nedeniyle onbinlerce vatandaşımız hayatını kaybetti. İşte olanlar.

ADIYAMAN’DA AK PARTİ’NİN SAHİP AİLESİ BİLİNİYOR: Adıyaman’daki otel aslen apartman olarak inşa edilmiş. Kaba inşaat bittikten sonra inşaat durdu; 10 yıl karda, yağmurda, güneşte yarı yapılı beklemiş. Sonra bu kaba inşaatı satın alan aile, çürümüş binayı süsleyip, yanmış bir otel yaptırmış. Bina yapı denetiminden geçmedi, mühürlendi. Sonra ne olduysa birileri devreye girdi, otel hizmete açıldı. Otelin sahibi olan aile, Adıyaman’da AK Parti’ye yakınlığıyla biliniyor. Sahiplerinden biri önceki dönemde AK Parti Adıyaman Belediye Meclis üyesidir. Bir diğeri de TÜGVA’da Adıyaman Erdoğan Ailesi Yüksek İstişare Kurulu üyesi. Çözüm; Yıkılan binada voleybol turnuvası için Kıbrıs’tan gelen ortaokul öğrencileri, aileler, öğretmenler; 65 kişi hayatını kaybetti. Burada açıkça ifade ediyoruz. CHP, hayatını kaybeden ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden gelen evlatlarımızın haklarını savunmaya devam edecektir. Yine bir başka AK Parti Kent Konseyi üyesinin müteahhidi olduğu Gaziantep Nurdağı’ndaki binalar depremde yıkıldı. Bu parti müteahhidi, belediye meclisine seçilmeden önce AK Partili Belediye Başkanı’nın yakınlarıyla birlikte Nurdağı’nda lüks siteler yaptı. Bu kişi sadece belediye meclis üyesi değil, aynı zamanda imar kurulu başkanıdır. Yani kuzu kurda emanet edilmiştir. Çözüm; Bu müteahhit tarafından yapılan birçok site depremde yıkıldı. Yüzlerce vatandaşımız beton yığınları altında yaşamını yitirdi. Bu AK Partili müteahhit artık ortalıkta yok, kaçtı. Erdoğan’a bu kaçan müteahhit sorulur ve Erdoğan da sorudan kaçınır. Bu ülkede tasfiye etmemiz gereken çürümüş zihniyet budur. Siyaset ve zenginleşme makam ve makam için değil, millete hizmet için yapılmalıdır. Ancak 20 yıldır siyaset-inşaat-kira üçgeninde siyasetini finanse eden bir zihniyet bunları anlayamaz, kavrayamaz.

ÜLKEMİZ ACILAR İÇİNDE DOLUK OLDUĞUNDA, BUNLAR GÖREV VE Mevkilerden Tatmin Edemezler: Sarayın ‘liyakat’ yerine ‘vefa’ dediği anlayışı sonucunda onbinlerce vatandaşımız gerçek anlamda doğru bir afet müdahale planı yapamadıkları için ülkemizi cenaze törenine çeviren saray cemiyeti yüzünden hayatını kaybetti. ev, hala merdiveni kovalıyor. Ülkemiz acılara boğulmuşken onlar makamlara, makamlara, üç beş maaşa doyamıyorlar. İşte son örnek Fatma Betül Sayan Kaya’nın ağabeyinin atanma kararı. Eski Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, ailesine bakmaya devam ediyor. Bakanın ablası Dışişleri Bakanlığı Bilgi Teknolojileri Genel Müdürlüğü’ne genel müdür olarak atandı. Ülkede ne kadar mevzi olursa olsun Sayan kardeşlerin emrindeler.

Yine bir aile ödevi; Nükleer Düzenleme Konseyi üyeliğine atamadır. Eski AK Parti milletvekilinin oğlu Nükleer Düzenleme Kurulu’na atanır. İnsanlar hayatlarından endişe ederken bir yandan da sıkıntı içindeler. Ve tüm bunlar olurken, devletin deprem bölgesine atadığı koordinatör vali, ‘tüm memur ve işçiler bir aylık maaşını almasın, devlete bağışlasın’ diye memur ve personele iftira atıyor. Ne diyelim? Allah akıl versin onlara.

YAŞADIĞIMIZ YÜZYILIN FELAKETİ DEĞİL, YÜZYILIN KATLİAMIDIR : Mahkemenin tembelliği, vurdumduymazlığı, görev ihmali ve ihmali yüzünden onbinlerce hemşehrimiz öldü, evsiz kaldı. Günlerce bu kürsüden belge üstüne belge anlattık. Bilim adamları uyardı. Devletin dürüst bürokratları uyardı. Sivil toplum kuruluşları uyardı. ‘Burada büyük bir deprem olacak önleminizi alın’ dedi. Böylece bu felaket çığlık çığlığa geldi. Ama sarayın kibirlisi kulağına yatıp üç maymunu oynadı. Vatandaşımızın en temel hakkı olan ‘yaşama hakkı’nı kasten elimizden almıştır. 6 Şubat 2023 Pazartesi günü bu topraklarda faili ve kurbanı kamuoyuna açıklanan bir cinayet işlendi. Şimdi bu cinayetin failleri kendilerinden başka herkesi suçluyor. Suçlarını, kabahatlerini, sorumluluklarını ‘yüzyılın felaketi’ diyerek örtmeye çalışıyorlar. Yaşadığımız yüzyılın felaketi değil, yüzyılın ihmali, yüzyılın cinayeti, yüzyılın ihanetidir. Ancak şişkinlik onların en büyük sermayesidir.

HAYATA KIRILIYOR, bağırıyor: Atama İçişleri Bakanı, depremin ilk günlerinde, yönetimindeki AFAD ile ilgili şunları söyledi: “AFAD’ın toplam personel sayısı 7 bin 300. Takdir edilir ki 7 bin 300 personelle bu büyük rakamı yönetmek mümkün değil. Türkiye’de herhangi bir afet veya herhangi bir afet, vurguluyorum, herhangi bir afet.” Ardından İçişleri Bakanı’nın yaşadığı depremin şokunu üzerinden atıp ‘Türkiye bunları yapmasaydı’ deyince bire bir atama çıktı. Uzun süredir hazırlıklar yapılsa büyük bir kaosla karşılaşacaktı.Bu sözlerden hangisi doğru?İnsanlar onun yaşadığına mı inanacaklar yoksa inanacaklar mı?Milletimiz 48 saat moloz altında yapayalnız kaldı.’Çığlıklar’ Nerde bu devlet’ tahta çıktı.Asker zamanında sahaya sürülmedi.Madencilerimiz bölgeye hızlı hareket edemedi.Fay hattının üzerine yapılan yollar ve havaalanları çöktü.Alana ulaşım engellendi. bağlantının kesildiği zaman, bir siyah ut sosyal medyaya uygulandı. Sahra hastanesi, mutfak ve çadırların en geç 6 saatte kurulduğunu daha önceki depremlerden biliyoruz. Yükleme başarısız. Enkaz başında yakınlarının feryatlarını duyan vatandaşlarımız günlerce arama kurtarma ekiplerini bekledi. Enkaza giden iş makineleri operatörler ile operatörler ise iş makineleri ile bir araya getirilemedi. En kritik altın saatler koordinasyonsuzluktan boşa gitti ve enkaz altında kalan insanlarımız ‘Sesimi duyan var mı?’ diye bağırarak can verdi.

EKŞİ KELAMLIK SORUNSUZ OLARAK ERİŞİME KAPALIDIR: Beyler hazırlıklı olmasaydı, kaos olurdu. Ne kaosu? Milletimize kıyameti getirdin. İlk gün kabul ettiğiniz gibi; Deneyimlerimiz, rastgele bir felaketi yönetmeye hazır olmadığınızı göstermiştir. Sonra ne yapacaksın? Kimse senin elini tutmuyor. İstifa mektubunu yazacaksın. Saray rejimlerinde sistemin temel direği övünme, aldatma ve yasaklamadır. Beceriksizliklerinin ortaya çıkmaması ve eleştiri yapılmaması gerektiğini söyleyerek sosyal medyayı kararttılar. Facebook’tan daha eski olan ve gençlerin topluluğa geldiği Ekşi Kelamlık sorgusuz sualsiz erişime kapatıldı.

RTÜK’ÜN HUKUK DANIŞMANI SORUNLARI İLHAN TAŞÇI’NIN MUHALEFET ŞERHİ: Yetmedi, TELE 1’i RTÜK kararttı. Halk TV ve Fox TV’ye penaltı yağdı. Yetmedi, RTÜK hukuk müşaviri İlhan Taşçı’nın TELE 1 ile ilgili belgeyi mahkemeye gönderirken muhalefet şerhini çıkardı. Kayıp belgeyi mahkemeye gönderdi. Bu hukuk müşaviri derhal görevden alınmalıdır. Baroları da bu hukuk müşaviri ile ilgili göreve davet ediyoruz. Ama ne yaparlarsa yapsınlar gerçeklerin ortaya çıkma gibi güzel bir huyu vardır.

HÜKÜMETİN BU KADAR YARALANMIŞ OLDUĞUNU DÜŞÜNMEK İSTEMİYORUZ : Dün gazeteci Barış Terkoğlu da yazdı. Bakanlık şimdiye kadar yalanlamadı. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, deprem sonrası muhataplarına bu resmi yazıyı gönderdi. Deprem sabah 4:17’de oldu. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, arama-kurtarma ve yardım çalışmalarına ek olarak, ülkedeki firmalardan depremin olduğu akşam mesai bitimine kadar uçağın durumunu bildirmelerini istiyor. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün yazdığı yazıdan da o dönemde Adıyaman’daki depremden devletin haberi olmadığını görüyoruz. Gönderilen resmi yazıda, depremin vurduğu iller arasında Adıyaman’ın adı bile geçmiyordu. Adıyaman halkı ‘depremde yalnız kaldık’ derken şu anda mı? Bu beyin sarsıntısı hazırlığı nasıl? Hazırlık dediğin bu mu? Hazırlık depremden sonra değil, depremden önce yapılır. Şirketlerin kaç tane sabit kanatlı ve hareketli kanatlı uçağı var? Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nde bunların bir kütüğü ve listesi nasıl olmaz? Biz yine de devletin bu kadar aciz olduğunu düşünmek istemiyoruz. Mutlaka bir açıklama bekliyoruz ama memurlarımız ne dedi? “Ön tekerlek nereye giderse, arka tekerlek de oraya gider.”

SENİN BU MİLLETE KARŞI BİRAZ SORUMLULUK HİSSEDERSEN SÖYLEME, İSTİFA ET : Önce sarayın küstah başkanı Erdoğan çıktı ve ‘Bu deprem bir kader planıdır’ dedi. Sorumluluğu Yüce Allah’a havale etmeye çalıştı. Tedbir almayan, tevekküle sığınmaya çalıştı. Olmadı, sonra milleti not almaya çalıştı. Ancak devleti yönetmek için iktidara getirilenler milleti dikkate alamazlar. Çünkü millet patrondur, işverendir. Gerçek insanlar ‘Devleti 5 yıl yönetin’ diyerek işlerine not veriyorlar. Sandıkta elindeki taslağı koyar. Ancak sarayın kibirlisi o kadar perişan olmuştu ki meseleyi millete karşı küfür noktasına kadar götürdü. Bununla da yetinmemiş, nihayet sorumluluğu millete bırakmıştır. Şu cümleye bir bakın; ‘Vatandaşlarıma söylüyorum, bize yeni bedeller ödetmeyin. Bu kentsel dönüşümü yapmamız lazım’ dedi. Kentsel dönüşümü verimsiz bir dönüşüme çeviren sizlersiniz. Halka sağlam meskenler yaptırmak yerine, taraftara rant yaratmaya çalıştınız. Şimdi yanlış mı arkadaşlar? Ortada 43 bin 556 cenazemiz var. Annesiz kalan evlatlarımız var, evlatsız kalan anneler ve babalar var. Yüz binin üzerinde yaralımız var. Ama tek bir istifa yok. Bunun yerine millete yönelik bolca tehditler, hakaretler ve küfürler var. Söze karşı küfür acizliktir. Kâfirin söyleyecek sözü yoktur ve testisindeki ne varsa dışarı sızar. Tarihin kürsüsünden yaşadıklarımıza bakıyoruz ve inkar edenlerde zalimlerin telaşını görüyoruz. Kâfirlere söyleyeceğimiz bellidir. ‘Yemin etme, istifa et.’ Bu millete karşı bir sorumluluk duygunuz varsa yemin etmeyin, istifa edin. Aslında milletimiz soruşturma uğruna sizi sandıkta görevden alacaktır. Seni eksiksiz olarak evine gönderecek. Bu ülkede Erdoğan Şahıs Rejimi iflas etmiştir. Erdoğan dönemi bitti. 20 yıllık görkemli dekoru bu depremle birlikte enkaz altında kaldı. Bu siyasi enkaz sandıkta kaldırılacak ve atılacaktır. Bu hükümeti değiştirmek kolay ama sorun zihniyeti değiştirmekte.

DEPREMİN TOPLAM MALİYETİ 100 MİLYAR DOLARI AŞTI: Yaşadığımız deprem felaketinde insani kayıplarımız kadar maddi kayıplarımız da büyük. Ancak dün gördük ki Merkez Bankası faizi yüzde 9’dan yüzde 8’e indirirken depremin olası ekonomik etkilerini hafife alıyor. Deprem, kısa vadede ekonomik aktiviteyi olumsuz etkilese de orta vadede ekonomik performans üzerinde kalıcı bir etki yaratmayacaktır. Allah onlara verdiği hikmeti bir günlüğüne verse de ne diyeceğiz, en azından bir gece rahat uyuyabilsek. Milli gelir, işgücü kaybı, sermaye stokunda kayıplar, kayıp sığır, araba, mobilya-ev eşyası gibi kayıplar; Hepsini bir araya getirdiğimizde beyin sarsıntısının ekonomik maliyeti 75 ila 85 milyar dolar civarında. Buna depremde kaybettiğimiz insan kaynağımızı ve değerli beşeri sermayemizi de eklersek depremin toplam maliyeti 100 milyar doları geçiyor. Bunlar bizim ilk bulgularımız. Ancak hiçbir vatandaşımız endişe etmesin. Elbette beyin sarsıntısında kaybolan ruhları geri getiremeyiz. Artık sayılı günler kaldı, vatandaşlarımız bu depremde ne kadar malını kaybetti; Evinden otomobiline, ev eşyalarından enkaz altında kalan alyansına kadar kaybettiği her şeyi yerine koyacağız. Bölgede tarımı, sanayiyi, turizmi, hizmetleri, kısacası toplam üretimi canlandıracağız. Kimseyi aç bırakmayacağız. Seçimden hemen sonra deprem bölgesine yönelik kapsamlı bir bölgesel kalkınma stratejisini hayata geçireceğiz. Başta Hatay olmak üzere bölgenin demografik yapısının değişmesine asla izin vermeyeceğiz.

İSTANBUL SALGINA KARŞI ‘LIFE İSTANBUL PROJESİ’Nİ BAŞLATACAĞIZ: Her zaman deriz ki; Çoklu organ yetmezliği ile sakat kalan saray hükümetinin beyin ölümü şimdi gerçekleşti. Ülkeyi yönetme yetkisi ve yetkisi yoktur. Bizden kopya çekerek ömürlerini uzatamazlar. ‘Bad-el Harab-ül Basra’, yani Basra harap olduktan sonra geçmiş olsun. Millet İttifakı olarak sadece Çevre ve Afet Bakanlığı kurmayacağız. Deprem ve doğal afet riskinin yüksek olduğu tüm illerimizde güçlendirme ve inşaat projelerine hız vereceğiz. Sarsıntı riski taşıyan yapılarda; Başta okul, hastane ve sosyal hizmet binalarında sarsıntıya karşı güçlendirme çalışmalarına hız vereceğiz. Deprem bölgelerinde mikro planlar yapıp, zemin etüt sonuçlarına göre imar planlarını revize edeceğiz. Fay sınırlarındaki tüm yerleşim birimlerinde yapı stokunun risk analizini hızlıca tamamlayacağız. Deprem bölgelerinde ‘deprem raporu’ olmayan yapılar için hazırlanan deprem raporlarımız olacak. Deprem tehdidi altındaki bölgelerde ivedilikle yeterli toplanma alanları oluşturacağız. Bu alanların imara açılmamasını sağlayacağız. İstanbul depremine karşı riski azaltmayı hedefleyen ‘Yaşam İstanbul Projesi’ni hayata geçireceğiz. Afet risk azaltma politikası kapsamında ‘Mekansal Acil Durum Planları’ hazırlayacağız. Riskleri azaltmak amacıyla belediyelerle birlikte önleme planlarını hazırlayacağız. Bu ülkede bir daha böyle felaketler ve derin acılar yaşanmasın diye hazırlıklarımızı yaptık. Milletimizin canına, malına mal olan bu canavarca rejimden ülkemizi kurtaracak büyük bir zihniyet devrimini gerçekleştirmeye hazırız.

ŞİMDİ 21 YILDIR ÜLKEYE YÖN VERİYOR VE SIKILMADAN ‘BANA 1 YIL DAHA YER VERİN’ DEMEK KENDİNİ ÜZMEYE ÇALIŞIYOR: Yüreği beton olan Erdoğan, bir an önce acının üzerine beton dökmeye hazırlanıyor. 21 yıldır ülkenin başında, şimdi çıktı ve sıkılmadan ‘Bana bir yıl daha verin’ diyerek kendine acımaya çalışıyor. Spekülasyonda hata yok. Daireniz 20 yıldır birebir yönetici tarafından yönetilmektedir. 20 yıldır ‘Asansör bozuk’ diyerek bütün apartmandan para topluyor ama bir türlü asansörü tamir ettirmiyor ve bir gün asansörün halatı kopuyor. İçindekiler ölüyor. Müdür, kaybolanların hesabını vermek yerine, ‘Bana bir yıl daha verin, yemin ederim asansörü tamir ettireceğim’ diyor. Ne cevap vereceksin aziz milletim? Çık oradan. Şimdi defol git Erdoğan.”

RTÜK’ün TELE 1 televizyonuna uyguladığı 3 günlük ekran karartması ile ilgili soruya Faik Öztrak şöyle yanıt verdi:

“Bu yönetim, sorumlulukları ortaya çıkmasın, hataları konuşulmasın, istedikleri gibi özgürce algı yönetimi yapsınlar diye muhalefet televizyonlarının üzerinden sürekli RTÜK sopası sallıyor. Biz her zaman özgür medyadan yanayız. Özgür medyayı, demokrasinin ve yönetenlerin halk tarafından denetiminin güvencesi olarak görüyoruz.” (HABER MERKEZİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

-
Başa dön tuşu
istanbul escort
istanbul escort
istanbul escort